On üç gün sonra buraya geleli bir yıl olacak ve ondan yirmi üç gün sonra da gideceğim. Zamanın bu kadar hızlı geçmesi karnımı ağrıtıyor ve iş yerindekiler suçu klimaya atıyorlar. Çok bunalıp masanın altına saklandığımda içeri girenler ise bir şey düşürdüğümü sanmışlardı. Geçen sene geldiğimde akrabalarım okulu bitirdim de geldim sanıyorlardı. Şimdi ise doktoraya gittiğimi düşünüyorlar. Birilerinden bir şey saklıyor olmanın yoruculuğuna babama gideceğimi söyleyememek de eklenmişti. Dün sabah, rüyamda kendimi yine sokak sokak dolaşıp ev bulamazken, sonra küçük, basık tavanlı bir odada şişme bir yatağın üzerinde uyanırken, otobüs gelmediği için dersi kaçırırken görüp kalp çarpıntısıyla uyandığımda babamla konuşmaya kararlıydım. Onu salonda, bütün gece uyumamış, ağrılarla kıvranırken bulunca bunu yapamayacağımı anladım.
Aylardır bu konuyu her sorana cevap verirken gitmeme ümidimi bir yerlere gizleyerek cevap veriyordum: "Gideceğim galiba." Galiba ne demek! Gidecektim işte. Az önce, babama bugün aldığı dördüncü ağrı kesiciyi verirken yarım saate kadar ağrılarının geçeceğini söyledim ve bu da, o "galiba" kadar başarısız bir kandırma denemesiydi.
"Çok özledim!" diye abime getirttiğim ginger ale, artık gideceğim ve istediğim zaman içebileceğim için buzdolabında saklama kaplarının arkasına saklanmışken ilk kez içtiğim Niğde Gazozu'nu uzun süre içemeyecek olmak gibi şeylere yöneltiyorum üzüntümü. Herhangi birini ya da kendimi kandırmanın daha iyi bir yolunu bulana kadar en iyisi bu.
3 yorum:
Gitmeye alisanlarin yakasini birakmiyor ne yazik ki hicbir yere ait olamama durtusu, ancak ne yaparsan yap ne ait olabiliyorsun nede gitmekten vazgecebiliyorsun...
Yolun acik olsun.
Nereye gidersen git, dönüp dolaşıp geleceğin yer kendi içinde (çok gitmiş biri olarak..)
Ben, gidip de dönmüş biri olarak gitmek istemiyorum şimdi. Üzülerek döndüm ve işin kötü yanı o zaman biliyordum üzülerek gideceğimi.
Yorum Gönder