28 Haziran 2010 Pazartesi

Yiyelim; sevinelim. Geç kalırsak, bize kalmaz.

Ben onu yemem, bunu yemem. Biliyorsun.
Ne yiyeceğimize nasıl karar vereceğimizi söyleyeyim: Benim yediklerimden seçeceğiz. Çünkü ben mutlu olursam hepimiz oluruz. Hepimiz derken sadece ikimizi kastetmiyorum. Hepimiz, kocaman bir grup. Kim isterse girebilir hem. Kim isterse onunla yemek yemem yalnız.
Yemek mahrem bir mesele. Kendimden geçiyorum. Biliyorsun. Bir keresinde, uzun zaman sonra kavuştuğum kebapları koklayıp, öperek yediğim doğru. Yine de anlatırken biraz abarttıklarını düşünüyorum. O sevgi sözcüklerinin bir kısmını ben söylemiş olamam. Mutfağa gidip, onları pişiren adama evimin aşçısı olsun teklifinde de bulunmuş olamam. O kadar da değil.
Bunları kim uyduruyor bilmiyorum; ama çok özledim kebap yemeği. Tamam, bir de seni. Yani, aslında hepinizi. Burada hepinizin kim olduğuna ben karar veririm. İstediğimi seçerim. Sen derim, kebaplar derim, balıklar derim, zeytinyağlılar derim. Domates gibi kokan domateslerden bir de salata isterim.

Hiç yorum yok: