27 Haziran 2010 Pazar

O kadın koşarak geçti buradan; elinde ne vardı anlamadım.

Bir gün cinnet geçireceğimin hayalini kuruyorum. Çok önemli, yani onların nazarında çok önemli, insanların toplandığı bir yerde çıkıp bağırıp çağırmaya başlayacağım. Bağırmak yetmez tabii. Başka şeyler de yapmalıyım. Hep göze batıp da görünmemeye çalışmış biri olunca nasıl ilgi çekiliyor bilemiyor insan. Bir şey bulmalıyım. Belki yardım edersiniz.

Önceki gün elimdeki kitap sebebiyle bana söylediklerini düşündüm de o beyaz ve beyaz olduğu kadar aptal Amerikalıların, cinnet geçirmenin hayalini kuruyorum. Büyük bir patlama, ne varsa içimde kalmış ortaya dökme, kimseyi hatta kendimi umursamama... Sanki iyi gelecek. Hem cinnet dehanın göstergesi değil miydi?

Evet, ben de biliyorum asla cinnet geçiremeyeceğimi.

-Boris, what are you doing? Who're you talking to?
-What? There's people out there watching us!
-What? 
-Out there?
-Yeah, they're watching... well, there was when we started. I don't know how many are left.
-Does anybody see anybody out there?
-Out there? No! 
-Oh Boris... 
-See? I'm the only one that sees the whole picture. That's what they mean by genius. (seyircilere)
(Whatever Works)




Bu vardı elimde.

Hiç yorum yok: