12 Mayıs 2010 Çarşamba

Nereye gitti herkes?

Hikaye yazmayı çok düşünmüştü, çok istemişti. Tek sorunu değilse de en büyüğü kahramanlarının kahraman olmamasıydı. Kahramanlarının aslında ne olduğunun belli olmamasıydı. Kendine bakmıştı, çevresindekilere. Kahramanım böyle diyebileceği hiçbir şeye rastlamamıştı. Özelliksiz, birbirinden farkı olmayan bir yığın insan gelmişti gözünün önüne. 
İsim koymakla başlamayı denedi. Yine olmadı. Hayli zamandır ismiyle çağırmıyordu kimseyi. Bir şey söymek zorunda kalırsa ona bakılana kadar bıkmadan usanmadan duruyordu orada. Kimseden bahsetmiyor gibiydi. Ederse ne olduğunu söylüyor karşısındakinin kim olduğunu tahmin etmesini bekliyordu. İsmini bulunca da emin olamıyor, asla evet diyemiyordu. Kimsenin ismini belki de bilmiyordu. Onunkini sorsalar... Ne zamandır kimse onu adıyla çağırmıyordu. Birinin onunla konuşması için yüzüne bakması gerekiyordu.
Çok istemişti yazmayı. Konu, dedi; konu bulursam olur bu iş. Son on gününü düşündü. Yetmedi, bir ay. Son beş yıl. 
Ne biçim hayat lan bu, dedi. Hikayeyi falan boşverdi. Sanmayın ki kalkıp gitti, yatağının içine girdi. 

5 yorum:

Aslısın dedi ki...

Belki rüyasında çıkar kahramanı ve adı karşısına, kim bilir?

seyyarat dedi ki...

Rüyasında da bir şey görmüyormuş kabus görmediği zaman.

Aslısın dedi ki...

Belki kahraman kabusda onu kurtaracak kişi veya kabusun esas kahramanıdır, diyeceğim ama demiyorum ve uzatmıyorum :)

Adsız dedi ki...

böyle de güzel. (ve hikayede isimler çok önemli değil, "karakterlerin karakteri" önemli)

seyyarat dedi ki...

Uyusun tekrar bakalım ne olacak.