12 Ocak 2010 Salı

Kedi Maması

Otobüse binip bozuk paralarını o makineye tek tek atarken benimle konuşacağını biliyordum. Ben sırtımdaki kocaman çantayı çıkarmamak için onunla birlikte koltuğa sığmaya çalışıyor bir yandan da etrafı inceliyordum o binerken. Çaprazıma oturup, sakalını sıvazlayıp "Hey how ya doin'?" dediğinde bunu beklediğim için hiç geciktirmeden gülümseyerek cevap verdim. Elimdeki poşete bakıp kedi maması alıp almadığımı sordu. Kahve aldım dedim gösterip şişeleri. O kedi maması almış bir de kocaman Pepsi. Diğer dilenciler gibi değilmiş. Günde bir kez karnını doyursa akşam eline büyük bir gazlı içecek alsa bir de kedisine mama alsa başka bir şey istemezmiş. Bir de kablolu televizyon olsa fena olmazmış ama olsunmuş. Benim var mı diye merak etti. Yok dedim. Normal kanallar var mı televizyonunda dedi. Var dedim, seyretmiyorum ama ben. Şaşırdı. Radyo dinliyorumdur o zaman diye düşündü. Klasik müzik sevmiyorsam caz sevmeliymişim.
Tekrar tekrar kedisinden bahsediyordu her konunun sonunda. Kedisini çok seviyor olduğuna dair tahminlerimi söyledim hemen. Beni bu hayatta bir tek o seviyor dedi. Otobüste bizi dinleyenler, bana neden onunla konuşuyorsun dercesine küçümser, ayıplar bakışlar atanlar sustu. Çok uzamasın istedim o sessizlik. Gülümsedim. Benim bir kedim bile yok dedim.

2 yorum:

hafif abi dedi ki...

ne mübarek adammış be yav.

elif dedi ki...

Bir şey demek istiyorum okurken ama ne diyeceğimi bilmiyorum. Sussam anlar mısın?