29 Nisan 2009 Çarşamba

Su içmeliyim

Acı çekmekten söz ediyordu. Ve benim acıyı gerçekten tanıyabilecek yaşa gelmediğimden, ileride öğreneceğimden.
Acı çekmenin yaşla orantılanması acıdan çok farkındalıkla ilgili olabilir diye düşündüm. Ne kadar acı çektiğimi farkedecek yaşta değildim belki. Belki de tam tersi acı yaşla artmıyor hatta azalıyor bile olabilir ama acı çekmeyi kolaylaştıran her ne ise insanda yaş arttıkça fiziksel güçsüzlükler gibi o acı çekmeyi kolaylaştıran yerimiz de değişiyor gelişiyor olabilir.
Belki acı sadece yaşla değil hiçbir şeyle oranlanamaz. Kimin daha çok acı çektiği bilinemez.
İyiden kötüden bahsetti. Mutlak iyi mutlak kötü varmış gibi hayatta. Ya da en azından mutlak iyimserlik mutlak kötümserlik. Oysa her siyahın içine beyaz olmasa da gri karışmıştır.
Aşktan bahsetti sonra. Eski bir sevgiliye karşı nefret duyuluyorsa hala sevildiğinden, kararsızlığın da aynı manaya geldiğinden, tarafsızlığın da bazen aynı anlama gelebileceğinden. Ama umut vardı yine de. Tarafsızlık onu hiç sevmemiş olduğumuzu da gösterebilirmiş ya da yeterinde zaman geçmediğini.
Vefadan bahsetti. Kötü birşeymiş. Kaybedersek bundan kaybedermişiz. Oysa vefa demek dost demekti. Kötü olabilir miydi?
Su dedi. Su içmeliymiş. Su içmezse ölürmüş.Açlığa dayanılırmış ama susuzluk öldürürmüş. Başka şeylerin eksikliği de öldürmez mi bizi?

Hiç yorum yok: