8 Mart 2009 Pazar

Bilmek lanetlenmektir yada her bilgi acıdır

Birlikte girmiştik oysa içeri. Ben etrafı kolaçan ederken sağa sola selam verirken sen bulmuş kapıyı çıkmış nasıl olmuşsa arkandan gizlemiştin.
Beni bir ömür bilmeye mahkum etmiştin.
Haklısın girerken dinlemeliydim seni. Gelmek istemediğii bilmeliydim, kaçacağını anlamalıydım. Beni uyardığında duymalıydım.
Sevgili A. Bildiğim alfabelerin çoğu senin baş harfin ve benzerleriyle başlıyor. Bundan mıdır kendine güvenin sensiz olamayağını düşünmen. Yazar haklıdır belki "be" olmadan "elif" hiç bir işe yaramıyordur. Peki bundan mıdır birlikte girdiğimiz o evden senin hızla ve sessizce kaçman. Sonra gözlerindeki o ışığı bir daha asla görememem. Ben olmadan, sen...
Bakıyorum pencereden ben A. Gözüm hep üzerinde. Hep hissettiğim o ebeveynlere özel duygularla gözüm hep üzerinde sessizce. Aramıza koyduğun o ses geçirmez pencere...
Ah A! Sen hiç mi nasibini almadın bu lanetten. Hiç mi acı çekmedin öğrenmek için.
Nasıl aynı insan olabildin, nasıl geriye gidebildin hatta bizim bile bilmediğimiz dehlizlere.
Lanetlendim ve şimdi ömrüm boyunca bilmek ve bildikçe değişmek ve bildikçe mutsuz olmak zorundayım.
Ah A! Bıraktın gittin beni 2002'de. 18 yıl sonra bıraktın gittin beni tam seni sokabilmişken o eve.
Yeni şeyler öğrenirken gecenin bir yarısı kafam yine karışırken andım seni. Bırakıp gitmeseydin acaba daha mı az acıtırdı öğrenmek?
Bir de sanırım özledim seni. Ve sanırım beni acıtan öğrenmek kadar sensiz öğrenmek. Birlikte büyümek eşitti birlikte yola çıkmaya birlikte öğrenmeye.
18 yaşındaydık ve belki de rüşdümüze ermenin ispatı idi 18 yıl birlikte yürüdüğümüz yolu ayırmak. Ah A! Keşke seni bir daha gördüğümde senin gibi davranmaya zorlamak zorunda olmasam kendimi. Keşke sarılırken sana ağlayabilsem. Bilmem geri verir mi kaybettiklerimizi...

Hiç yorum yok: