10 Şubat 2009 Salı

Posta Kutumdaki Mızıka

Ne güzel olurdu birgün gerçekten mızıka çıksa oradan. Özel iki şey çıktı beni çok mutlu eden buraye geldim geleli. Ü'den gelen kart (ki benden önce davranmıştı), T'den gelen mektup. Sonra düşündüm. Sonra Yılmaz Odabaşı okudum:
Yağmurlar vardı, hepsini yağdım.

Ne beklenen gelendi, ne gelen beklenendi…

Devrildim sabrın tehditkar kabzasıyla.

Uygarlık yarım kaldı, dedim ey Zerdûşt

ve yarım barbarlık da!

İkisi de caymadı,

gökyüzü soldu,

avuçlarımda gencecik bulutlar öldü…


Sonra tekrar elime aldım o çok sevdiğim kitabımı. Ali Ural- Posta Kutusundaki Mızıka.Unutulan bir mektubun kefareti olarak altmış bir mektup. Düşünüyorum ben ne yazıyordum mektuplarımda T'ye...Birinin söylediği birşeyle başlıyordum hatırladığım kadarıyla. Sonra ona dair düşüncelerim. Gün içinde geçen birşey varsa bile onun üstüne başka konulara geçiyordum. Neden anlatmıyormuşum acaba günlük hadiseleri. Oysa şimdi emaille neredeyse her gün rapor sunuyorum cümle ahaliye. Bugün ne yedim kimlerle ne konuştum diye.
Okuldan biri sordu bugün Türkiyedeki arkadaşların sana en çok ne soruyorlar buraya dair diye. Saati soruyorlar dedim. :) Düşünün imajınızı artık Amerikalıların gözünde. Hakikaten ya kimse başk şeyler sormuyor hoş ben sormanıza fırsat bırakmıyor olabilirim de yine de sorsanız keşke saat dışında birşeyler de.
Dönelim mızıkaya. Ben de posta kutularına mızıka bırakmaya devam etmeyi planlıyorum kaldığım yerden. Burada mızıkaya acil ihtiyaç var diyenler el kaldırsın!

Hiç yorum yok: