18 Temmuz 2012 Çarşamba

Derdimin şimdiki adı: Gelin olmak

Dün gece, iş yerinde rutin yatakhane kontrollerinden birini yaparken bir bakım elemanı kocasını aradığını söyledi. Telefona bir kadının baktığını ve kocasını sorduğunda banyoda olduğunu söylediğini ekledi. Şaka yapıyor sandım. Oldukça anlamsız bir şaka, fakat şaka olmasından başka bir ihtimal görünmüyor. 
Ciddiydi ve bir saat sonra kocası aramalarından birine nihayet cevap verip, telefonu açanın halasının kızı olduğunu söylediğinde ona inanmıyordu. Yine de her şey olduğu gibi devam ediyordu. Bana cevap verirken bir yandan çocukların yıkanan çamaşırlarını asıyordu. 
İş yerinde, okulda, evde, bazen sokakta karşıma çıkan aldatılan, dayak yiyen kadın hikâyeleri oldukça fazla. Yüzünü ilk kez gerdek gecesi gördüğü kocasının tecavüzlerine uğrayan kadınlar da var. Hepsinin bir ortak yönü de bu durumu kabullenmiş olmaları. 

Benim annem de aldatılan ve dayak yiyen kadın kategorisinde geçirmiş gençlik yıllarını. Her ne kadar bir erkeğin bunları yapmak için gerekli hakka ve güce sahip olduğunu düşünse de ne kadar üzüldüğünü gördüm hep. Çocuktum ve annemin yaşadıkları ile Doğulu, geleneksel bir ailede kız olarak dünyaya gelmenin zorluklarını bir arada gördüm, öğrendim. Çocuktum ve başarmam gereken çok şey vardı. Babamı affedebilmek ve bu aile yapısının gerektirdiği gibi biri olmaktan olabildiğince kaçmak. Determinizm tutkum o günlerden kalmış olmalı ki babama kızmakla beraber ona dair olumsuz bir his beslemiyorum. Babaannemi tanıdığım, babamı nasıl yetiştirdiğini kendisinden ve annemden dinleyerek öğrendiğim için ve galiba daha önemlisi o benim babam olduğu için onu oldukça seviyorum. Elbette seviyorum. Yine de en küçük bir olumsuzlukla tutuşan sinir fitilim hep orada. 

Annemin yaşadıkları ise sadece babamla ilgili değil. Evlenirken, gelin alma merasimi ile evden çıkarılırken anneannem oldukça sert bir şekilde dile getirmiş: "Bu evden gelinliğinle çıkıyorsun, ancak kefenle buraya geri gelebilirsin. Ne olursa olsun kocanın, kayınvalidenin sözünden çıkmayacaksın. Artık senin üzerindeki her türlü yetki onlarda. Seni dövseler, öldürseler bile sesini çıkardığını duymayacağım." 

Bu tembihi haklı bulan annem, amcamın eşinden dayak yediğinde bile karşı çıkmak aklına gelmemiş. Sanki her şey olması gerektiği gibi oluyormuş da bunları yaşamayanların hayatı çok garipmiş gibi gelmiş. Kızını kendisi gibi yetiştirmek onun için en önemli şeymiş. Hiçbir beklentisini karşılamayan, onu hep üzen kızı şimdi evlenmek üzereyken annemi üzen kızının iyi bir gelin olmayacağı. Nişanlısı geldiğinde ona yardım edişinden belli ki iyi bir eş de olmayacak. Annemin hayatını adadığı hiçbir şey gerçekleşmeyecek. 

Determinizmin -yine- ruhumu ele geçirdiği sıralarda annemin isteklerine boyun eğdiğim oluyor. Gerçi o, bunun sihirli "Adetimiz böyle kızım" cümlesiyle olduğunu sanıyor. Yine de kırmızı kuşak gibi bir geleneğe boyun eğmeyecek olmam, onun olduğu ve sahip olmak istediği gibi bir gelin olmayacak olmam işimi zorlaştırıyor. Bir süredir beni evde ve uyanık bulduğu bütün anları iyi bir eş ve iyi bir gelin olmam konusunda nasihat ile değerlendiren annemin üzerinde en çok durduğu konular: 

*Kocaya iş yaptırılmayacak. Zor durumda kalır da yaptırırsam (hastalık gibi hâllerde ancak) bunlar ufak tefek şeyler olacak ve iki tarafın da ailesinin yanında kesinlikle böyle bir densizlik olmayacak. 
*Kayınvalidenin evi haftada bir temizlenecek. 
*Kocanın ailesiyle birlikte yaşıyormuş kadar çok görüşülecek. 
*Bu görüşmeler esnasında bir gelinin yapması gerektiği gibi oturulmayacak, hizmet edilecek.
*Söylenen hiçbir şeye olumsuz tepki verilmeyecek, isteklere karşı çıkılmayacak. 
*Yapılacak her iş için önce kocadan sonra kayınvalideden izin alınacak. 
*İzin verilmezse surat asılmayacak. Yukarıda sayılan görevleri yerine getirmede bir eksiklik olmayacak. 

Annemin, intihar mektubuma maddeler hazırlıyormuş gibi ısrarla tekrarladığı şeyler onun temizlik yapmak kadar gurur duyduğu özellikleri. Bütün hayatını, kendini mutsuzluğa adamış kadınlarla onları mutsuz etmekten zevk alan erkeklerin arasında geçirmiş biri olarak benim için mutluluğun yolu hep kendimi uzak tutmak ve korumaktan geçti. Kadın olduğum için izin vermedikleri şeyleri yapmak, bazen pişman olmak benim görevimdi. İş yerinde müdürüm bile, sırf kadın olduğum için eşit şartlarda yemek yememiz gereken yemekhanede ona yemek hazırlamamı bekliyorsa, yemeğini kendisinin alabileceğini söylemek yapmam gerekenden daha hafifti.
İki ay sonra zırhımı bir kenara bırakıp hiç değilse evde rahat nefes alabilirim. Önümüzdeki iyi ay ise, kadın olmanın lanet gibi görülmesi gerektiğini haklı çıkaracak şekilde, şimdiye kadar bir şekilde dayandıysam da, delirebilirim.

4 yorum:

meltem dedi ki...

"ve galiba daha önemlisi o benim babam olduğu için onu oldukça seviyorum." Asla anlayamayacağım bir nokta bu.

Meltem dedi ki...

Tabii annenin bunu sana nasıl aksettirdiği ve babanın sana karşı tavrı bilinmiyor. Acaba kendi boyuneğmişliğinden dolayı bu olayı anlatırken olabildiğince tarafsız mı olmaya çalıştı. Bundan dolayı mı başkasının yaptığını gördüğünde ondan soğuyacakken aynı şeyi yapanın sırf baban olması mı ona daha ılımlı yaklaşmana sebep oluyor. Bnuu aslında sana sormuyorum da genel olarak merak ediyorum. Dolaylı veya dolaysız yoldan bize kötülüğü dokunan kişiyle aradamızdaki kan bağı ne dereceye kadar onu affedebilmeye müsade ediyor. Kötülük aynı kötülük?!

seyyarat dedi ki...

Ben de bu yazıyı okusam aynı şeyleri düşünürdüm. İşin garibi bunları yaşayan biri olarak başkalarının anlattıklarında defalarca aynı şeyi düşündüm. İşler biraz karmaşık bir hâl alıyor yaşayınca.
Annemle babam arasındaki ilişkinin dışında benim annemle ve babamla ayrı ayrı kurduğum bağların bunda etkisi var elbette. Bir de cidden içine doğduğum bu "düzenin" nasıl işlediğini biliyorum. Babamın yaptığı şeyi anlayışla karşılamıyorum. Dediğim gibi ona olan kızgınlığım orada duruyor hep, ama bu ona karşı sevgimin azalmasına sebep olmuyor. İlişkimizi etkiliyor yalnız, onu kabul etmek lazım.

Adsız dedi ki...

Merhaba.
Annenizin; maddeler halinde yazdığınız "iyi gelin" ilkeleri çok hoşuma gitti. Tam bir Osmanlı kadınıymış, ellerinden öperim. Damadın annesi bu yazınızı okursa çok hoşuna gidecektir eminim.
Hele o; "haftada bir kaynananın evi temizlenecek" maddesi süper ötesi.
K.K