4 Ocak 2011 Salı

Evet, sağlı sollu beyler

Bu sabah, hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçmediyse de, bir otobüs hayatımın içinden geçti.

İlk okul öğretmenimin -o zamanlar- oturduğu evin önünden geçti otobüs.
Dördüncü sınıfta idim. Öğretmenimizin hasta olduğunu söylediler, rapor almış. Hasta ziyaretinin ehemmiyetini henüz öğrenmiştim belki. Heyecanla topladım sınıftakileri. Çiçeğimizi alıp ziyarete gitmeliydik, hemen şurasıydı zaten. Kuru pasta da alalım da bize ne ikram edeceğini düşünmesin, dediler. Olur, dedim. Para vermeyecek olanlar gelmesin, dediler. Boynu bükülenleri gördüm. Bu teklifi sunanları sınıfta bıraktım giderken.
Yaklaşık on kişi gittik kapısına öğretmenimizin. Çaldık kapısını, kimse çıkmadı. Komşularından biri açtı kapıyı:
-Onlar tatile gitti bir haftalığına.
O gün ve sonraki iki gün, yani yakalanana kadar, okulda buluşup parka gittik. Müdürün ve öğretmenin karşısına çıkarılıp neden böyle bir şey yaptığım sorulunca sessiz kalmayı seçtim. İyiydim, ama maalesef saf değilim. Müdüre değilse de öğretmene söyledim.

Abimin okuduğu lisenin önünden geçti.
Annesi, abimin lisesinde müdür yardımcısı idi. Babası da bizim okulda öğretmendi Ayberk'in. Her kompozisyon ödevinde aynı şeyi yapardı Ayberk. Öğretmen bir onu bir de beni tahtaya çıkarırdı okuyalım diye. Önce ben okurdum, sonra da Ayberk:
"Dedeme dedim ki, dede, kompozisyon ödevim var. Konu da "Damlaya damlaya göl olur". Bana komposizyonumda yardım eder misin? Dedem "Elbette yavrum." dedi. Ben dizinin dibine oturdum, o da anlattı."
"Dedeme dedim ki, dede, kompozisyon ödevim var. Konu da "Parasını el alır, dumanını yel alır".  Bana komposizyonumda yardım eder misin? Dedem "Elbette yavrum." dedi. Ben dizinin dibine oturdum, o da anlattı."
Ayberk'in dedesi yaşamıyordu bile.
Okullar arasında bilgi yarışması yapılacaktı. Kimlerin katılacağını belirlemek için sınav yapıldı. Ayberk ilk üçe giremediği için sınav tekrarlandı. Sonra yine. Olmayacağını anlayınca vazgeçtiler. Sınavı önemsemeden Ayberk'i yarışmaya soktular. Sınavda hep birinci olan kızı, Ayberk'in annesi -yanlışlıkla- merdivenden düşürdü.  Okul yarışmada sonuncu oldu. Böyle bir şey hiç olmamış gibi davrandı herkes. Ayberk'in annesi, o kıza "gerizekalı inek" dedi. Volkan dışında herkes, duymamış gibi yaptı.

Otobüs, Volkan'ın evinin önünden geçti.
Volkan, o zamanlar çilleriyle ve yeşil gözleriyle dünyanın en sevimli insanıydı. Kargacık burgacık yazısıyla yazıp verdiği notlar kadar güzel şeyler olamazdı. Güzelliği, verirken utanıp kaçmasındaydı belki. Okul bittikten sonra Volkan'ı hiç görmedim. Ayşegül de onu çok severdi. Yedi yıl önce andık Volkan'ı, bitti.

Halamın evinin önünden geçti otobüs.
Ben, o evde kalırdım hep Ayşegül ile birlikte. O bizde kalmadığı zamanlarda ben orada olurdum. Neredeyse tüm çocukluk ve gençliğimizi birlikte geçirdikten sonra, sevdiği adamın isteğiyle, beni sevmemeye karar verdi. Şimdi, mutsuzluğuna onun kadar üzülerek kucağıma alıyorum kızını.

Hastaneye varmadan önce otobüs, Selma'nın evinin önünden geçti.
Selma, onu yeterince sevmediğim için çok kızgındı. Belki kırgındı. Hiçbir zaman hangisi olduğunu bilemedim. Bana herkesin içinde bağırdığı o gün bile ben, aslında, onu seviyordum. Herhangi birini sevdiğim kadar. Selma, bunu yapan ilk kişi değildi, sonra da olmadı. İlk okulda iken elleri bellerinde karşıma dikilen Zehra ve Funda ile başlamıştı. Birini seçmem gerektiğini söylemişlerdi. O günden beri arkamı dönüp gitmenin yapılacak en mantıklı şey olduğunu biliyorum. İyi bir çocuktum; ama maalesef saf değildim.

*Başlıktaki ifadeyi otobüste duydum. Sanırım, orta kapıdan binip akbil uzatanlar kullanıyor.

8 yorum:

A-H dedi ki...

Bu kadarcik mi :(

Ebru dedi ki...

Bence de deavam etmeli.Aynı kişiler kendisi binince bir sonraki durakta 'daha nereye alıyorsun tepemize mi oturacaklar' diyenler değil mi?
Gözlemlerine, anlatımına hastayım bilesin.

seyyarat dedi ki...

Evinin önünden geçtiğimiz kişilerin hikayelerini biraz kısalttım tabii.

No More Virgilius dedi ki...

Bir ağacın gövdesinden yatay kesitte ince bir dilim alırlar ya, o ağacın yaşını, geçirdiği evreleri öğrenmek için. İşte bu yazı da o hesap olmuş...

alice in prague dedi ki...

film olasın ey yazı!

sinan dedi ki...

travma desek çok bişey değişmez, çarpma anında çıkan kıvılcımların ışığı karanlıkta darbesiz kalmaktan iyidir.

başlıktaki ifade "arkaya doğru ilerleyin, sağa sola sıkışın" anlamında kullanılır, hamdolsun işe yürüme mesafesinde bi eve taşındığımdan beri otobüs eziyetinden ve her duyduğumda küfretmemek için kendimi zor tuttuğum bu ifadeden kurtuldum, darısı ötekilerin başına.

seyyarat dedi ki...

Öyleymiş. Ben trenlerde, vapurlarda öğrenememişim bunu yıllardır.

pınarpare dedi ki...

bu kadar kısa ve net açıklanabilir mi herşey?
"iyiydim ama maalesef saf değildim..."
bende öyle...galiba hala (maalesef) iyiyim ama saf değilim:(