"Vakit geçiyordu, kuşku yok."
Onu en son üç yıl önce görmüştüm. Benim şimdi olduğum yaştaydı. Şimdi, benim üç yıl uzağımda, heyecanından, gözlerindeki ışığından çok şey kaybetmiş bir halde karşımda. Sakin, olgun da denebilir belki. O konuşur konuşmaz nasıl yüzümün güldüğünü hatırlamasaydım, ben de diğer insanlar gibi bu kelimeleri kullanabilirdim. İyi bir şey olduğunu düşünürdük hepimiz. Zamanla nasıl da olgunlaştığımız fikrine kapılırdık. Yanılırdık. O, sadece heyecanını değil, umutlarını da kaybetmişti. Tek düşündüğü artık kadrolu olduğu işini yapıp makul miktarda para kazanmaya devam etmekti. Hem devlet işi idi. Sağlamdı. Mutluluktan hiç bahsetmedi.
O, trende karşıma oturduğunda elimdeki kitaba bakıyordu. Ben ise onun sesini duyana kadar o kitabı okuyordum. O telefonda konuşurken, ben henüz kafamı kaldırmamışken, birkaç yıl öncesini hatırladım. Sesi bile değiştiği için -sanırım- puslu idi. Kitabı kapattım, ona baktım. O hala kitaba bakıyordu. O da kafasını kaldırdıktan birkaç saniye sonra beklediğim gülümsemeyi gördüm. Hatırladığımdan çok daha az ışıkla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder