Kuaför, saçımı nasıl mahvedeceğini düşünürken ellerini kafamın üzerinde gezdiriyordu. Elbette bir şeylerden bahsetmesi gerekiyordu. Ne okudun, ne yaptın sorularının ardından herkes gibi konuya dair fikirlerini beyan etti. Bu 'herkes'in neredeyse tamamının söyledikleri umurumda değildi. Kuaförün de. Ben sadece dediğimi anladı mı acaba diye merak ediyordum. İstemesem de bir kısmını duyuyordum. Konuşmaya katılıyordum bile. Bazen evet bazen hıı diyerek. Bir iki cümle de kurdum; ama söyledikleriyle alakalı mıydı emin değilim.
Bir ara konuyu değiştirmişti. Duygulardan bahsediyordu. Ne çok duygumuz vardı ve bu ne güzel bir şeydi. Bir mutluyduk bir hüzünlü. Bir sinirli bir huzurlu. Hiçbirini de istemezlik edemezdi. Bazen birçok duyguyu bir anda yaşıyordu. Bu bir şölendi. Hayat böyle güzeldi.
Ne bileyim ki haklıdır. Ne bileyim ki uçarız ve çakılırız. Bunun da garip bir tadı vardır. Değişim vardır. Neyse ki değişim vardır. En önemli göstergesi de sevdiğimbeyaz peynirleri ikinci kez yiyemememdir. Bu bile ihtimal dahilinde olabilir de aynı keki iki kez yapmam imkansızdır. Bu yüzden o kakaolu ve cevizli kek hayatımın geri kalanında hep hayalimde yaşayacaktır.
3 yorum:
aynı keki bir kez bile yapamam dediğin günler de gelecek dilerim :)
Ama bu şimdi ne demek?
<< Cratylus drew radical conclusions about the impossibility of reference to things in the perceptible world: he ‘rebuked Heraclitus for saying that you cannot step twice into the same river; he himself [Cratylus] thought you cannot even step into it once ’; and ‘in the end he thought that one should not say anything at all, and merely moved his finger’.>>
Yorum Gönder