İnmek istedim. Hangi durağa yaklaştığımızı bilmiyordum. Sadece inmek istedim. Ne yapacağımı da bilmiyordum. Bir süre amaçsızca yürüyüp tek başıma bir şeyler yiyebilirdim. Bir yerde oturup gelene, geçene bakabilirdim. Her birine dair hikayeler uydurabilirdim. Bunu yapabilmek için çok kalabalık sokaklardan kaçmam gerekir. Oysa kaçamıyorum. Her seferinde gitmem gereken yerlere gidiyorum. Durmak istiyorum.
Trenin kapısı açıktı. Tam yanında duruyordum ve yanımızdan ne zaman tren geçse sıçrıyordum. Ekspres geçtiğinde biraz ses de çıkarmış olabilirim. Kitaba çevirdiğimde yüzümü, daldığımda aniden gelen o ses ve esinti. Evet, ben kedi-köpek gelse yanıma aynısını yapıyordum. Ani olan her şey ürkütücü. Taşınmak, ayrılmak, uzaklaşmak, yakınlaşmak, aşık olmak, nefret etmek. Birden olan ne varsa gözlerimi açar, bakarım sıçradıktan sonra. Ve belki kaçarım. Belki trende olduğu gibi kaçmak istedikçe ısrarla orada kalır, gözlerimi diker, bakarım. Öylece durur bakarım.
Sabahları temizliğe giden, akşamları temizlik yapmış yorgun argın evlerine dönen teyzeler olurdu. Belki hala var onlar. Portatif tabureleri olurdu. Kol altlarında taşıdıkları tabureyi açıp otururlardı. Sonra gelsin örgüler, gitsin danteller. Bir yandan konuşurdu bazıları. Evde temizlik, işte temizlik. Bunları başka yerde yapamıyorlarmış. Ben de başka yerde ayaklarımı sallayamıyorum rüzgara karşı. Açık kapının kenarına oturmak istedim. Uçup gitmesin ayakkabılarım. Çıkarıp yanıma koyayım. Siyah bir pantolonun kirlenmesi hiç mühim değil benim için. Sadece bana öyle bakmasınlar isterim. Vapurdan inerken yere koyduğu halıları, kilimleri sırtına alıp taşıyan amcaya da bakmasınlar. O halılar, kilimler eminim yeterince ağırdı. Önce omzu düştü. Sonra bakışları. Yine de durup baktılar ona. Ben bakmadım.
Son durağa kadar inmedim. Bu da yetmezmiş gibi herkes insin diye bekledim. Bekledim. Aniden olan her şeyi tekrar düşündüm. Bekledim. Sonra birden koşmaya başladım. Giden vapurun ardından öylece durup baktım.
2 yorum:
Sen hep yaz bence gozlemlerini!
Olur. :)
Yorum Gönder