15 Eylül 2010 Çarşamba

Asker yolu

Haberlerde gördüm. Askere gidecek olan oğluna, "kurban" olduğunu gösteren her şeyi yaptı. Üzerine kırmızı örtüler, parmağına kınalar, sırtına vurmalar... Davullar, zurnalar. Oynadılar, oynadılar...

Dün akşam gördüm. Önce konvoy halinde arabalar geçti. Sonra müstakbel askeri trene bindirip marşlarla, şarkılarla devam ettiler. Söyleyecek bir şey bulamadıklarında kalabalık arasından bir kadın, "O şimdi asker" diye bir öneride bulundu. Şaşırdık. Şaşırmalarımıza birini daha ekledik aslında.

Bu akşam evimizin karşısında benzer şeyler yapıyorlardı. Sevinçlerini göstermek için çeşitli oynak şarkılar duyurdular. Sonra birisi ne kadar gururlu olduklarını anlattı. Bir de uydurma hadisler. İçinde vatan, sevgi, fedakarlık, peygamber, Allah geçen cümleler. Bir fatiha. Ama el-fatiha değil. Sonra Serdar Ortaç ve yine gururlarını anlatmak üzere silah sesleri. Saatlerce bütün pencereleri kapattığımız halde ağlamak isteyecek kadar rahatsız olmamız üzerine telefon ettik. Daha önce şikayet üzerine birini göndermişler. Baktım pencereden silahlardan korkarak. Üniformalı bir adamın yirmi yaş civarında gençlerle birlikte ne kadar eğlendiğini gördüm. Belindeki silahı kullanıp kullanmadığını merak ettim. Yine de perdeyi çektim.
Tüm bunların bir açıklaması olmalı.


Burada İstiklal Marşı okuyorlar giden askerin arkasından. Bir de uyumsuz okuyorlar ki sormayın.

Hiç yorum yok: