Ben hafızamın kötülüğünden yakınıyordum. Okuduklarımı, öğrendiklerimi, söylediklerimi, bana söylenenleri, yaptıklarımı, bana yapılanları unutuyordum hep. Örnek vereyim. İlkokuldan beri çantamı okulda unuturum ara ara. Havaalanında kontrolden geçerken unutup bütün polisleri koştururum peşimden. Markette alışverişimi yaparım, cüzdanımı kasanın kenarına bırakır çıkarım. Bu olmazsa aldıklarımı unutup giderim.
Tanıştığım insanları unuturum. Aynı evde kalırım, tanımam. Böyle alakasız örnekler veririm, anlatacaklarımı hatırlamam.
Anladım ki nihayet, benimki endişelenilmesi gereken bir problem değilmiş. Ben bir tek kendi başımı yakıyorum. Şimdi bireyden başlayan örneklerimi "toplumun çekirdeği" aile ile genişleterek göstereceğim. Siz de anlayacaksınız.
Annem-babam. Yıllar sonra eve döndüğümde benim alışkanlıklarımı, nasıl yaşadığımı tamamen unutmuşlardı. Bir ara ben beş yaşındaymışım gibi davrandılar. Babam, eve erken gelmemi istedi. Hem de çok erken. Annem, "Kızım sen bunu seviyordun ama." cümleleri ile beni üzdü.
Kalabalık haliyle aile. Teyzem beni görmeye gelmiş kaç kere. Halam da. Evde bulamamışlar. Çok üzülmüşler. Hatta kızmışlar. Anneme söyledikleri yetmemiş. Arayıp bana söylediler. Sitem ettiler. Bütün yaz tatilleri geldi gözümün önüne. Kulağıma da her yıl tekrar eden o diyaloglar. Sustum.
Komşular. Her yıl, en az bir kez, bana gelen zarfların açılması ya da durdurulup nereye gittiğimin, nereden geldiğimin sorulması üzerine ben önce kötü kötü bakarım sonra da hoşlarına gitmeyecek şeyler söylerim. Unutuyorlar. Sıkılıyorum aynı şeyleri yapmaktan.
Kalabalıklar. Ben çocukken bir askeri lojmana gittiğimizi hatırlıyorum. Ben, anneannem, iki teyzem. Teyzelerimden birinin başını diğeri gibi örtmesini istediler. Yaptı. Öyle girdik içeri. Sanırım yirmi yıl kadar önceydi. Şimdi.
2 yorum:
o kadar aşina geldi ki! babam da geçinemediğimizi unutur sürekli. hep sil baştan kaşınır yaralar, yolunur kabuklar. ama değişime inanan insanlar(ız)dır belki de sadece. böylece bir merhaba dedim işte.
Merhaba Joa. İyi ettin. :)
Yorum Gönder