Özgür, ona makarna yapmayı öğretmemi istedi. Ben yaparım sana, dedim. Olmaz, dedi. Ona balık tutmayı öğretmeliymişim.
Herkesin sorduğu soruları ona ne kadar merak etsem de soramıyorum. Özgür, diyemiyorum; "Nasıl yaşıyorsun burada tek başına? Nasıl giyiniyorsun? Nasıl alışveriş yapıyorsun? Hiç bilmediğin yemekleri nasıl seçiyorsun? Tek başına nasıl yürüyorsun? Ben bazen film seyrederken ağzıma götüremiyorum çatalı Özgür, ağzımı bulamıyorum. Sen nasıl buluyorsun? Ağız neyse de gözlerini bulduğunda ne hissediyorsun?O çorapları nasıl eşleştiriyorsun? Benimkiler azalıyor her yıkamadan sonra. ".
Özgür, ona kör denmesinden hoşlanmıyor. Metin Şentürk esprilerindenn de. Burada bastonunu kaldırdığında karşıdan karşıya geçebilmeyi seviyor. Ona yol verilmeyince kızıyor biraz, küfrediyor. Herkesin aynı soruları sormasından, ona şaşırmasından bıkmış. Çok güzel keman çalıyor. Bir de piyano. Ne istersem çalıyor hem. İlk kez dinlediklerini bile.
Bazen insanlar onun göremediğini anlayamıyorlar. Mesela, garson çocuk ona "Aaa benim de o okulda arkadaşım var, adı Alex. Böyle sarışın kıvırcık saçlı bir çocuk. Tanıyor musun?" diyor. Ben diken üstündeyim. Özgür gülüyor. Yok, öylesi çok var; tanımıyorum, diyor. Oysa ben bin tane pot kırıyorum. "Film mi seyrediyordun?" diye soruyorum. Sabırla, radyo tiyatrosu olduğunu hatırlatıyor. Ben -yine, yine, yine- ona hayran oluyor, kendimden utanıyorum.
4 yorum:
ne güzel yazmışsınız. seviyoruz seni Özgür, hem de çok seviyoruz. asıl yaşayan sensin, biz çoktan gömülmüşüz...
nasil hayranim boylesine yasama sevinci dolu olan insanlara, biz sapasaglam halimizle onlardan daha beteriz daha bitigiz her durumda :(
acaba birseyleri gordukce mi bitiyoruz tukeniyoruz biz...
Özrü görünmeyen yerde olanlar çok tehlikeli. Özgür hayranlık uyndıracak kadar kendiyle barışık ki bayılırım öyle insanlara.
Özgür'ü hepimiz sevelim. Bir de eylem yapan engellilere kızan insanlara kızalım. Kötü onlar.
Yorum Gönder