22 Haziran 2010 Salı

Çek ellerini dostum!

Kitapları evire çevire okumayı severken ekrandakilerden bu kadar hazzetmeyişim gözlerim kadar ellerimle de ilgili.

Birkaç yıl önce gördüğüm her şeye dokunmaya çalışıyordum. Özellikle yumuşak olanlara. Yakalarında kürk olan kabanlar kış boyu en büyük ilgimdi. İnsanlarla konuşurken elimin o kürkün üstünde dolaşması, kabul ediyorum, biraz ürükütücü idi.
Bana yeni olan her şeye bir kez olsun dokunma çabam ise ancak takdire değerdi. Binbir bahane ile insanlaın eşyalarına dokunuyordum. Hadi o neyse de bazen birinin burnuna, birinin gözüne dokunmak için can atıyordum. En çok da saçlara. Bunu yıllar evvel bebekliğimde yapıp atlatmış olmalıydım. Ergenliği geçemedim sanırken bir de bu çıkmıştı başıma.

Çok yanlış anlaşıldığımı fark edince elimi çeker oldum her şeyden, herkesten. O günden beri dokunmak bir tür yakınlık alameti. Ben seni kabullendim, sevdim, aramızdaki sınırları biraz daha hafifletiyorum demek. Belki çoğunu kaldırdım demek. Hepsini? Sanmıyorum.

Seyyarat'ın acayiplikleri konulu bir yazıyı daha okudunuz. Şimdi bazılarınızın gözlerine dokunmak istiyorum, bazılarınızın ellerine.

1 yorum:

A-H dedi ki...

dokunmak iyidir, herkes ayirt edemez dokunmanin ozelligini ve farkliligini ;)