Bir süre bekledikten sonra eve döneyim de eşyalarımı alıp kütüphaneye gideyim, diye düşündüm. Trene koşarken gördüğüm zenci teyze duvarın üzerinde oturmuştu elindeki poşetleri yere bırakıp. Yardım edeyim, dedim tabii. Birden yüzü aydınlandı. Poşetler hakikaten ağırmış ve konuşmakta zorlanan bu teyze yürümekte de hayli zorlanıyormuş meğer. Kapısının önüne bıraktığımda poşetleri bir süre uğraşıp "Thank you" diyemeyince omzuma dokundu. Gülümsedim. Anladı.
Hava o kadar güzeldi ki hep geçerken gördüğüm o çiçeklere yakından bakmam gerekiyor diye girdim o sokağa. Kapının önünde sigara içen adam başıyla selam verdi. Ben de karşılık verdim, gülümsedim. Ne güzel gülümsediğimi fark etti. Bir de bunu söyledi. Daha çok gülümsedim. Nasıl olduğumu sordu, düşündüm, gülümsedim, iyi dedim. Biraz konuştuktan sonra ben gözümü ayıramadığım merdivenlere oturma isteğiyle yanıp tutuştuğum için dünyanın en saçma sorularından birini sordum: "Merdivenleriniz çok güzel. Biraz otursam, kitabımı okusam, arada karşıdaki ağacı seyretsem, olur mu?" O kadar güldü ki boynumu bükmüş gidiyordum. Duyduğu en güzel istekmiş bu. Oturdum, karşıdaki ağacı seyrettim, öten kuşları dinledim. Onun telefonu çaldı. Telefonda Mark diye birine bir dakika içinde yaklaşık yirmi kere "f word" ile değişik kombinasyonlar deneyerek küfretti. Kalktım, "Nereye?" dedi. Eve, dedim.
Eve geldim.
6 yorum:
insanın içini açan bir yazı... duyduğu en güzel istek olduğu o kadar belli ki adamın...
Teşekkür ederim Metin Bey. Bundan böyle insanlara duydukları en güzel şeyleri ben söylemeye karar verdim. Güzel anlayışımız pek örtüşmeyebilir.
Ben de itiraf etmeliyim o denli yalin ve kimsenin soze dokmeyi denemdigi/denemeyecegi guzel bir istek ki bu... Ah insanlari insanlara yabancilastiran bu yasamda sen antidot ol Seyyerat.
Oluyorum EG oluyorum da sonuçları hep bu kadar iyi olmuyor.
arada buraya da gel. güzel merdivenler tanıyorum.
Yaşasın! Gelirim tabii.
Yorum Gönder