Türk Film Festivali bugün bize iki film birden dedi, peki dedik. İkincisi hakkında daha yoğun hislere, karmaşık düşüncelere sahip olduğum için susmayı tercih ettiğim Kosmos idi. İlki ise anılarımı, arkadaşlarımdan dinlediklerimi gözümün önüne getiren İki Dil Bir Bavul idi.
Yıllar önce idealist, genç ve enerjik olduğum zamanlarda Erzurum'un köylerinde geçen bir-iki haftalık yoğun yaz programlarını hatırladım. Yıl içinde "Horoz Kentli Emre" gibi bunalan ve bir yerden sonra "amaaaan" diyen öğretmenler sebebiyle, onlar başladıklarında hevesleri kırılmasın diye idi bu programlar. Ben tabi o kadar sabırlı olamıyordum bir iki gün sonra. Bir akşam bütün anneler kapıya gelene kadar tek tek sınıfın kapısını kilitlemiş bunu herkes yapana kadar bırakmıyorum demiştim. Çok acımasız olduğumu bunu yaparken dahi anladım ama geri dönemezdim. Kapıya gelen annelere de kapıyı aralayıp açıklama yapıyordum arada. Ertesi gün korkmuş öğrenciler ve benim için deli mi ne diye düşünmeye başlayan anneler sebebiyle güzelce yapılmış ödevlerle karşılaşmak güzeldi. Ben de yumuşamış tekrar gülümsemeye başlamıştım. Aman canım üç günlük dünyanın kısa bir vaktinde orada idim ne gerek vardı. Bunu düşünmeme rağmen diğer üç köyde de aynısını yapmakta tereddüt etmedim. İşe yarıyor sonuçta. Tamam kötüyüm ve şu an bunun için kendi halime üzülüyorum ama kabul edelim işe yarıyor.
Filmi düşününce tekrar Zülküf'ü kendi söylediği haliyle Zilkif'i çok sevdiğimi hatırlıyorum. Onun yazın kitap okuyacak mısın sorusuna hiç düşünmeden hayır demesindeki dürüstlüğü ne kadar sevdiğimi fark ediyorum. Rojda'yı o yaşta yüklendiği sorumlulukları taşırken görüyor yine üzülüyor ne diyeceğimi bilemiyorum. Önümde oturan ve film boyu birbirlerine ilginç buldukları şeyleri söyleyen Amerikalı çifti hatırlıyorum. Onlara en ilginç gelebilecek olanın, gelmesi gerekli olanın "Andımız" olduğunu düşünüyorum. Andımız'ı içimden tekrar ediyorum. Bir yerlerde takılıyorum. Boğazıma takılan her neyse içemiyorum.
1 yorum:
aynı şey,benim de boğazıma takıldı sabah sabah.
Yorum Gönder