23 Ocak 2010 Cumartesi

Parlak

Sevdiğimiz şeyler bizi gerçeklerden uzaklaştırabiliyor. Sevdiğimiz insanlar olmasına gerek yok sevdiğimiz herhangi bir şey bunu yapabilir. Dün güneş parıl parıl parlarken havanın -6 derece olduğuna inanmak istemedim. O kadar inanamadım ki ellerimin buz kesmişliğine anlam veremedim. Otobüsten inince yüzüme çarpan rüzgar içime iyice işlesin diye kabanımın önünü açtım. Yetmedi onu tamamen çıkarıp elime aldım. Ne gerek vardı ki böylesine güneşli bir havada? O kadar inanamadım ki donmakta olan burnumu suçladım yalancılığından ötürü. Böyle güzel bir güneş, böylesine parlak, göz alıcı bir güneş nasıl yalan söyleyebilirdi ki? Her şeyimle o parlak, güzel güneşe inanmak istedim. Akşam oluncaya, hava kararıncaya kadar ben o ne gösterdiyse ona inandım. "Bahardan kalma bu gün" dedi, peki dedim. Eve gittiğimde titriyor olmam, gece boyu ateşlenip ter atmam güneşin suçu muydu benim mi bilemedim. Bu kadar güzel, parlak bir güneş suçlu olabilir miydi ki?

Hiç yorum yok: