31 Aralık 2009 Perşembe

NC çok da uzak değil

Çok sevdiğim bir arkadaşımı bekledim akşam. Beklemenin güzel olduğu zamanlardan bu. Uzaklardan benim için geldiğini düşünüp sevindim. Beni seviyor diye düşündüm. Biliyordum. Sormaya ne gerek yok.
Sonra benim için geldiğini söylediğim biri emin olup olmadığımı sordu, belki gezmeye geliyordur.
Çok güçlü bir "hayır"a rağmen gelince "Dönüp dolaşıp Boston'a geliyorum" der demez hemen sordum nedenini. İstediğim cevabı alınca sanki boşluktan biraz daha eksildi. Ne güzel.

Çok sevdiğim arkadaşım bütün akşam dertlenmeme müsade etmedi. Neyi anlatsam içli içli ona göre kötü değildi. Her şeyin bir sebebi vardı, herkesin içinde bir iyilik. Oysa bir arkadaş omzunda ağlamak ağlamanın güzel olduğu zamanlardı. Bu kadar mutlu olmaya gerek yok.

2 yorum:

Eleştirel Günlük dedi ki...

BİR CEZAEVİNDE, TECRİTTEKİ ADAMIN
MEKTUPLARI

1

Senin adını
kol saatımın kayışına tırnağımla kazıdım.
Malum ya, bulunduğum yerde
ne sapı sedefli bir çakı var,
(bizlere âlâtı-katıa verilmez),
ne de başı bulutlarda bir çınar.
Belki avluda bir ağaç bulunur ama
gökyüzünü başımın üstünde görmek
bana yasak...
Burası benden başka kaç insanın evidir?
Bilmiyorum.
Ben bir başıma onlardan uzağım,
hep birlikte onlar benden uzak.
Bana kendimden başkasıyla konuşmak
yasak.
Ben de kendi kendimle konuşuyorum.
Fakat çok can sıkıcı bulduğumdan sohbetimi
şarkı söylüyorum karıcığım.
Hem, ne dersin,
o berbat, ayarsız sesim
öyle bir dokunuyor ki içime
yüreğim parçalanıyor.
Ve tıpkı o eski
acıklı hikâyelerdeki
yalnayak, karlı yollara düşmüş, yetim bir çocuk gibi bu yürek,
mavi gözleri ıslak
kırmızı, küçücük burnunu çekerek
senin bağrına sokulmak istiyor.
Yüzümü kızartmıyor benim
onun bu an
böyle zayıf
böyle hodbin
böyle sadece insan
oluşu.
Belki bu hâlin
fizyolojik, psikolojik filân izahı vardır.
Belki de sebep buna
bana aylardır
kendi sesimden başka insan sesi duyurmayan
bu demirli pencere
bu toprak testi
bu dört duvardır...


1938

Adsız dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.