13 Aralık 2009 Pazar

2012, Bir Tür Romantik Komedi

2012'yi geç de olsa seyrettim ben de. Bakınız izledim demiyorum seyrettim diyorum çünkü Yavuz Bülent Bakiler'in parmağını uzatıp sallayışı gözümün önüne geliyor ve kendimi tutuyorum. Aman da bu nasıl film diye anlatmayacağım tabi ki endişeye mahal yok. Filmi seyrederken düşündüklerimi anlatmak istiyorum sadece neden bilemesem de. Yoksa cheesy Amerikan filmleri konusunda konuşacak ne olabilir ki?

Filme gitmeden hemen önce ailemle telefonda bir şeyden dolayı kızgın olduğum için biraz soğuk konuşunca filmde ailelerin vedalaşma sahnelerinde çıksam şimdi arasam ailemi de bir seslerini duysam isteği ile doldum. Gözlerim bile doldu sanırım.

Buraya son gelişimde İstanbul-Paris arası uçuşta uçağın düşmesi, ölüyor olduğunu düşünmek nasıl hissettiriyor öğrendiğim için o sahnelere bir de o gözle bakmaya çalıştım. İlginçtir ki uçağımız önce 90 derece sağa dönüp sonra aşağı doğru inmeye başlayınca aynı hızla, ben ölüm fikrini büyük bir sükunetle karşılamış, Allah taksiratımı affetsin şu dakikadan sonra bir şey yapamam diye düşünmüş, hayatımı değilse de geride kalanlarımı gözlerimin önünden geçirmiş, annemin yaşlı gözlerinde takılmıştım. Benim için çok üzülecek, buna muhtemelen dayanamayacaklardı. Yapacak bir şeyim yoktu. Çok üzülmesinler diye dua ettim. Sonra şoka da girmedim şimdi ne kadar acı hissederim acaba yere çakılınca diye düşündüm. Hissetmem diye ümit ettim. Yanımda "anne" diye bağıran 15 yaşındaki kıza baktım. Arka koltukta kızı tuvalette kaldı diye inleyen kadını dinledim. Gördüğüm son şey bu olabilir, duyduğum son ses bir çığlık...dedim. Sonra içimden duyduğum son cümleler bunlar olsun diye başka şeyler söyledim.
Düşmedi uçağımız tahmin edebileceğiniz gibi. Önümüze başka bir uçak çıktı da altından geçtik açıklaması yaptı  her konuştuğunda gözümün önüne sabah robe de chamber  giymiş, elinde içinde içki olan bir bardak, yataktaki kıza bakıp çatallı ve buğulu bir sesle "Günaydın bebeğim" diyen kötü kalpli Türk filmi karakterlerinin canlandığı Fransız pilot.

Hikmet dolu hikayelerde, menkıbelerde bilge kişi eline bir tas alıp su ile doldurur ya konuşmadan mesajını vermek için onu hep sevmişimdir. Filmde Tibet'in karla kaplı dağlarında sorular soran müridine mürşidi böyle cevap verince yıllardır beklediğim sahnenin bu olduğuna karar verdim.

Söylemeden edemeyeceğim; hiç şaşırtıcı olmasa da 2012 sucks.

3 yorum:

Tolga dedi ki...

Ing. gosterimde olan tek film oldugu icin gitmek zorunda kaldIm. Bu kadar kotu filmler icin nasil butceler ayiriyorlar bu adamlar,,, yup, 2012 sucks!

m kayış dedi ki...

Valla bende izledim filmi. Ama senden önce izlediğim için gurur duydum kendimle:) Sen filmi yorumlamamışsın, kendi uçak maceranı anlatmışsın. Valla film bana ilginç geldi. Dağların patlama ve denizlerin taşma sahneleri sanki ayetlerden alınmıştı. Film sanki Nuh Tufanından alınmıştı. Ama burada gemiyi yapanlar ve insanlığı kurtaranlar Amerikalılar:)
Dediğin sahnede güzeldi gerçekten.

seyyarat dedi ki...

Biz de sırf sinemaya gitmek için ve gidilebilecek en iyi film bu olduğu için (o kadar ümitsiz) gittik. Bazı filmler ben de yazık günah o harcanan paralara hissi uyandırıyor. Bu da öyleydi.

M Kayış izlemiyoruz seyrediyoruz bak iyi okumamışsın yazıyı. :)