7 Eylül 2009 Pazartesi

Dolap

Uzun süredir dolapta bekleyen kullanmadığı bir kıyafet gibiydi vicdanı. Hani atmaya kıyamadığı ama giyemeyeceği kadar demode bulduğu. Bir gün çok uzağa gitmeyecek olmanın neredeyse bakkaldan ekmek alıp dönecek olmanın verdiği bir rahatlıkla geçirdi üstüne ve çıktı dışarı. Sanki herkes ona bakıyordu. Daha sokağın başına gelmemişti insanlar birbirlerini dürtüp onu göstermeye başladılar. Yıllardır görmemişlerdi kimseyi böyle. Endişe, heyecan bir aradaydı. Kim cesaret edebilmişti buna sorusu gözlerde ışığa dönüşüyordu. O ise bu hislerden habersiz herkesin onu göstermesinden ürkmüş geri dönmeyi düşünüyor evini bulacaklarından korkuyordu. Sonra koşmaya karar verdi. Köşeyi döner dönmez koşacak bir kuytu bulacak ve vicdanı çıkarıp orada atacaktı yere. Dediği gibi yaptı koştu, buldu bir apartman girişi ve çıkardı attı vicdanı üzerinden. Artık o da herkes gibiydi, kimse tanıyamaz onu sorar gözlerle bakamazdı.
Kalabalık dağılana kadar bekleyip sokağına geri döndü ve evine. Dolaptaki koca boşluğa baktı ve oraya en güzel maskelerini koymaya karar verdi.

Hiç yorum yok: