9 Haziran 2011 Perşembe

Amcamın elleri

Herkesin bildiği bir şeyi tekrar etmenin verdiği soğukkanlılıkla konuşuyor annem benimle sabah evden çıkacakken: Bu akşam gelince kitaplarını topla, diyor. Amcan, biliyorsun, az kaldı, belki hiç; çok misafir olacak sonra, ev derli toplu olsun. 
Yere bakıyorum. Otobüsü kaçıracağımı söyleyip çıkıyorum. Amcam, biliyorum. Otobüs durağına gidene kadar bunu düşünüyorum. Amcamı sevmediğimi, daha önce tekrar tekrar kendime söylediğim bu gerçeği düşünüyorum.  O bayram sabahını hatırlıyorum. Alt kata amcamın elini öpmeye iniyorum. Öptükten sonra biraz bekliyor ve bakıyorum amcama, kanepenin kenarına ilişiyorum. Amcamın yanına değil, diğerine. Çünkü oraya eşinin yeğeni oturuyor. Amcam ondan elini öpmesini istiyor. Öpmüyor, ama yine de amcam ona harçlık veriyor. Saçını okşamasına daha fazla dayanamayıp çıkıyorum salondan, evden. Harçlık vermedi mi amcan, diye soruyor annem; yere bakıyorum, bir şey söylemiyorum.

Çay bardakları dolup boşalırken babam, amcam ve süt kardeşleri birlikte geçirdikleri güzel zamanlardan bahsediyor: onların çocuklukları ve amcamın gençliği. Aman bir bilsek ne çapkınmış amcam, kaç kadının kalbini kırmış. Yakışıklıymış, kadınlar hep peşindeymiş, ama o kimseyi sevmemiş.

Amcam isteyince seviyor oysa, biliyorum. Eşi öldükten kırk beş gün sonra eve gelen o kadına bakıyoruz Ayşegül ile. O kadını hiç sevmedim, diyorum. Ona kızmamı anlamsız buluyor Ayşegül. "Birine kızacaksam bu amcan olmalı, birini sevmeyeceksem de bu yine amcan olmalı."
-Saçmalama Ayşegül. O benim amcam, senin de dayın. Onu sevmezsek olmaz. Onu sevmek zorundayız, anlıyor musun?
Bir ay geçiyor ve biz o kadına alışıyoruz. İlk eşinin hatırasını bizden bile çaldığı için kızamıyoruz amcama artık. Birkaç gündür amcamlarda olan Peyal'i göreceğim, birlikte bisiklete bineceğiz, dondurma yiyeceğiz diye zıplayarak iniyorum merdivenlerden. -Peyal, amcamın eşinin, yeni eşinin, yeğeni. Tanışalı birkaç gün oldu, ama biz birbirimizi çok sevdik. Sanırım en iyi arkadaşlarımdan biri olacak.- Koşarak girdiğim salonda kendime yer arıyorum. Amcamın yanına bakıyorum hemen; dolu. Kucağına bakıyorum; dolu. Ellerine bakıyorum; Peyal'in başında biri, diğeri de kolunda. Babasından dondurma parası isteyen Peyal'e parayı amcam veriyor. Babamın Peyal misafir diye ikimiz için verdiği parayı buluyor elim cebimde. Ellerimin yapacak başka hiçbir şeyi yok. 
O akşam keyifsizliğimi fark ediyor Ayşegül.
-Babaannemin seni değil, beni sevdiğini söylediğimde çok üzülmüş müydün Ayşegül?
-Evet.
-Babaannemi seviyor musun peki? Yani, seni sevmese bile...
-Sevmiyorum dersem sen bana kızarsın.
-Kızmam. Ben de galiba amcamı sevmiyorum Ayşegül. Biliyorsun değil mi, o bizi hiç sevmedi. 

Her sabah gördüğüm, günaydın dediğim otobüs şoförünü bugün amcama benzetiyorum. Gülümseyişi onun apartmanın içinde türkü söylediği zamanlardaki gibi, direksiyonu tutan elleri benim saçımı okşamayan o eller gibi. Büyük güneş gözlüklerimin de beni saklayamayacağı kadar ağlıyorum, iş yerindekilerin amcam öldü sanacağı kadar. Teselli cümleleri...
Annemi arıyorum: Kitaplarımı toplamayacağım anne. Amcam ellerini onların, başkalarının başından kaldırıp benim başıma hiç koymadı, ben de şimdi kitaplarımı kaldırmayacağım. Evet, akşamları da geç geleceğim. Onun hastanede olmasını umursamayacağım. Akşam anlatılan bütün o anıların şimdi makineye bağlı bir adamın umurunda olmamasını düşünmeyeceğim.
-Anne, bugün ben erken gelebilirim istersen, yardıma ihtiyacın varsa yani. Üşümüşüm gece, ondan sesim böyle. 

Amcamın yaşını soruyorlar. "Yani... zaten... artık..." Söylediğim sayının fazlalığı bir hayatı değersiz kılmaya yetiyor. Ama, diyorum; onu tekrar önemli bulmaları için sebepler sıralıyorum. Amcam olduğu için değil, gerçekten, çünkü ben aslında amcamı sevmiyorum. 

Amcamın gençliğine dair anıların en güzelleri anlatılıyor. Çay bardakları, boşalsa da unutulmuş parmaklar arasında. Sehpanın üzerindeki tabakların içine bırakılıyor. Babamın elini tutup başımdan kaldırıyor, kucağına bırakıyorum. 
Kalkmalıyım. Çayları ben dolduruyorum. 

1 yorum:

elif kahraman bulut dedi ki...

bi ara ortanca amcamin cocugu olmak istedim. yengemi nasil da seviyordu. benim babam annemi o kadar sevmiyordu galiba. onlarin cocugu olsaydim babam annemi cok sevmis olacakti.
sonra kücük amcamin kizi olmak istedim. hep geziyorlardi onlar. sinemaya gidiyorlardi, tiyatroya... aksamlari yemege bile cikiyorlardi disariya. benim annem ve babam en son 70-80lerde yazlik sinemalara gitmislerdi galiba. üstelik disarida yemek yemenin israf oldugunu düsünüyorlardi.
en son halamin cocugu olmak istedim. bana kiyafetler dikiyordu. evli degildi hem. cok özgür olabilir, nereye gitmek istersek gider ne yapmak istersek yapabilirdik onunla. ama konusurken cok dinlemiyor gibiydi beni, hep uzak bi yerlere bakip bakip daliyordu. ilk onun cocugu olmaktan vazgectim.
sonra ortanca amcam o cok sevdigi esinden bosandiginda onlarin cocugu olmaktan..
en son da kücük amcami oglunu döverken gördügümde sessizce kactim oradan. babam beni hic dövmemisti, ama amcam oglunu döverken ben dayak yemisim gibi hissetmistim.

tam zamaninda uyanmistim rüyadan. yatagimdan kalkip anne ve babamin odasina gitmis, sessizce yanlarina yatmistim. ben iyi ki bu kadin ve adamin cocuguydum.

(allah gidenlere rahmet, geride kalanlara sabir, selamet versin.)