30 Eylül 2010 Perşembe

Pancake

"Bunları hiç düşündün mü?" dedi bana.

Düşünmez olur muyum! Bu gözyaşları, bu ağrılar, bu kocaman düğüm boğazımda. Neden sanıyorsun?
Orada basamak var sanıp attım ya ayağımı ben. Çok acıyor biliyor musun? Yine yapamam.

Hayatımın hangi haliyle daha kötü olacağını kestirmeye çalışıyorum. Gitmelerin-gelmelerin bu kadar basit kalamadığı bir dünya can sıkıcı. Sırf can sıksa yine iyi. Öldürücü. Gidersen bu kadar berbat, kalırsan bu kadar berbat bir hayatın olacak. Seç bakalım.

"Karar senin." dedi.

Karar nasıl benim olabilir? Ben, 'karar almak' mı 'karar vermek' mi doğrusu bilmiyorum. Hiçbirini şimdiye kadar yapmadığım için belki. Şimdi de yapamıyorum. Zaten, önümde seçenek olabilecek bir şey yokken nasıl karar benim olabilir bilmiyorum.

"Neden böyle düşünüyorsun? Sebeplerini söyle." dedi.

Benim pancake yapmak için bile sebebim yok. Çıkardım tavayı durdu orada saatlerce. Benim canım hiçbir şey istemiyor. Kendisi için pancake yapacağım kimse de yok. Bunun için bile sebep bulamıyorsam boş boş bakmamı bağışla lütfen.

İllaki sebebi olsun istiyorsan, temizlik yapayım gitmek yerine. Yeterince sebebim var.

Hiç yorum yok: