13 Eylül 2010 Pazartesi

İçinde fındık var

Üşümeye başladım birden. Nasıl güzel bir üşüme hem de.

Eşyalarımın arasında küçük bir tüp diş macunu buldum. Onun neden orada olduğunu anlamaya çalışırken birden üşümeye başladım. Üstelik şişkin, kocaman kabanımı giymiştim. Mart ayıydı. Gece yarısıydı. Kütüphanede birden saatin kaç olduğunu fark edip koşmaya başlamıştım. Yine shuttle için telefon etmeyi unutmuştum. Tüm şirinliğimi kullanmak zorundaydım şoför beni alsın diye. Bu sonuncu idi. Yine dürüst davranmayı tercih edip aramadığımı söyledim. Ayakta dururum ben, dedim. Başımı sağa doğru eğdim. İnerken çok teşekkür ettim.
Waltham'den 70'e bindim. Watertown'da indikten sonra son 57'ye binmek için biraz beklemem gerekiyordu. CVS'te bekleyeyim dedim. İndirim var diye -yine- iki kutu Ferrero Rocher aldım. İi kutu da Rondnoir alsam mı diye düşündüm. Abartmamaya karar verdim. Islak mendil aldım. Bir büyük bir küçük diş macunu aldım. Çıkarken ne kadar aç olduğumu hatırlayıp bir paket Ritz aldım. Soğuk havaya rağmen Ginger Ale görünce dayanamadım. Kasaya gidene kadar çikolatalardan bir kısmını yemiş olduğum için kasadaki kızla espriler yapıp güldük. Otobüs durağında yine o amca vardı. Belli ki yine orada yatacaktı. Benim kabanım vardı. Onun yoktu. Benim eldivenlerim vardı. Takmıyordum. Ellerimi kabanın kol kısmını uzatıp içine sokuyordum ve ya cebime koyuyordum. Üşüyordum. O daha çok üşüyordu. Öyle düşünüyordum. İkimiz de otobüsü bekliyorduk. Ben eve gidip uyumak için bekliyordum. O, orada uyumak için bekliyordu. 
Çikolataları mı versem krakeri mi diye düşündüm. Ritz'i gülümseyerek uzattığım için geri çevirmedi. Yanında içeceği de vardı artık. Hem benim iki kutu çikolatam vardı. Pardon, bir buçuk. Bu açgözlülük niyeydi! Yalnız elleri çok kirliydi, silmesi gerekliydi. E bende mendil de vardı. 

Diş macunları bana o geceden kalanların bir kısmıydı. Şimdi birini elimde tutuyorum. Ve içine saplanıp da bir türlü çıkamadığım her şeyin üzerine bir miktar sürüp fırçalamak istiyorum. Bir de üşüyorum.

Hiç yorum yok: