3 Şubat 2010 Çarşamba

Evimizin Prensesi

Daha önce okuduysanız evimizde bir "prenses" olduğunu biliyorsunuzdur. Hatta bu prensesin bir hayran kitlesi oluştuğunu bile söyleyebilirim.
Prensesimizin annesi burada bu aralar. Sır perdesi onunla her gün daha çok aralanıyor. Bir kız kendini nasıl prenses sanar, nasıl öyle davranır tek tek görüyor ve her şeyi kendi annemle olan ilişkimle kıyas ediyorum. Kızı dışındakilere bazı sebeplerden çok önyargılı yaklaşan prenses annesini memnun etme gibi bir görevimiz var üstelik. Burada olduğu süre boyunca ona hiç öyle hissetmesem de anne gibi davranmak görevimiz. Öyle hissetmeme sebebim ise tamamen bir mesleki hastalıktan kaynaklanıyor.

Prensesin annesi sınıf öğretmeni. Kızına da sınıfındakiler gibi davranıyor hala. Aslında şöyle demeliyim sınıfındaki gözde öğrencisi gibi davranıyor. Kızı da annesini taklit eden çocuklar gibi davranıyor hala. Evde sürekli olarak birileri birilerine bir şey öğretme çabasında, yalnızca annesi prenses her şeyi bildiği için ona öğretmiyor. Sürekli prensesin ne kadar prenses olduğundan bahsediyor, böyle bir prenses doğurduğu, yetiştirdiği için haklı gururundan dem vuruyor.

Müzeyyen Senar kızı Feraye için şarkı yapmış bundan bahsediliyor. Hatta Feraye isimli mantısı olan bir restoran varmış o da ek bilgi olarak veriliyor. Sonra prensesimiz annesine soruyor: "Sen neden benim için şarkı yapmadın anne?" Prensesin annesi de kızına dönüp gülümseyip çenesini okşarken cevaplıyor: "Sen Feraye'den güzelsin ama senin annen Müzeyyen Senar değil ki yavrum." Sonra onlar buna gülerken ben anneme böyle bir şey söylediğimi düşündüm. Hadi kendimi söylerken düşünebildim de annemi bana cevap verirken düşünemedim.

Odama sığındım. Açım ama çıkamıyorum. Prenseslik kurumunu hiç sevmiyorum.

13 yorum:

Tolga dedi ki...

ben basbakan olunca, degil her mahallede, her evde bir prenses yaratacagiz bikerem. herkes senin gibi $ansli olcaaak. turkiyemiz boylece buyuk bir hamleyle acilacak da acilacak, kimseye tutmamayacak bizi. turgutcum'un kulaklari cinlasin :)

seyyarat dedi ki...

Sen seviyorsun zaten prensesi biliyorum. Bana kimse acımıyor. Külkedisi gibiyiz şu an evde. Hikayenin sonunda ayakkabıyla sevdiği kadını arayan bir salak olur kesin.

Unknown dedi ki...

Kulkedisinin kulkediligini yucelten, ezgin hali de presesin beslenme kaynaklarindan biridir...

seyyarat dedi ki...

Ne yapayım EG? Külkedisi geldim külkedisi gidiyorum...

a. dedi ki...

feraye olacak insansın sen.

seyyarat dedi ki...

Feraye olmak istediğimi çok sanmıyorum ama...

kibrit kutusu dedi ki...

bu prensesden bahsedildigini her duydugumda kontrolsuz bir yorum yazma istegi duyuyorum. ama kamusal alanda imkanlar sinirli tabi. ya allah allah... "sen bana neden sarki yapmadin anne?" mi? iclenmis yavrucak yaziik... hayir efendim kiskanmiyorum... benim babam da beni prensesim diye severdi filan. bizim de bi kralligimiz var cok sukur... allah ele gune muhtac etmesin.

Ebru dedi ki...

Annemi düşündüm bol bol. Şu diyaloğların bir ömür geçmeyeceği ilşkimizle birlikte. Çocukluğumda esem terlikleri vardı annemin onu uzaktan bile tuttururdu mutlaka bi yanımıza:)Senin için üzülüyorum.

seyyarat dedi ki...

Kibrit Kutusu, benim beni prensesim diye sevmediler ama halam da kızına böyle davranırdı hep. Bir gün yine kızı zahmet etmesin diye bana iş buyurmuştu onların evde. Ben kalkarken babam kolumdan tutup kucağına çekmişti "Benim kızım da benim prensesim, kızına kıyamıyorsan kalk kendin yap" demişti. Onun dışında prenses denmedi sanırım sevilirken. Herkesin prensesi kendine canım. Aaa!...


Ebru ben de üzülüyorum kendime çok. :) Yazık bana. :) Cidden üzülüyorum bazen de sonra da en az üzülmem gereken kişi benim herhalde diyorum.

Adsız dedi ki...

duyuyorum kizlarini "princess" diye cagiran insanlar, her defasinda sesin geldigi yone ceviriyorum kafami...

seyyarat dedi ki...

Beni çağırsalar da bakmazdım herhalde. :)

B dedi ki...

off seyyarat insan baslayinca birakamiyor yazilarini okumayi. Kimseye bakmiycam kendime bakicam kimseye sinir olmicam kararlarini tehdit ve tahrik ediyorsun bu yazilarla, prenseslik kurumuna acilmis ama buyk ihtimal sadece kendi bunyesine zararla sonuclanmis, idealist gunlerin cetin savaslarini hatirlatiyorsun...Ebeveynlerinin oturttugu prenseslik makamindan sonra bir de kocalarinin oturttugunu -iddia ettikleri-kralice makaminda kizlar var biliyorsun. Bak diyeyim simdiden onlar daha da cekilmez oluyor. Bugun gordum perihan magden ayse arman icin kullanmis. Bu "teshirci sosyopatlardan" gercekten gina geldi artik. benim annem de bana canim her simariklik yapip birseyler istediginde sen prenses degilsin yerine canim prensesim ferayem benim deseydi, ben de onlar gibi mi olurdum acaba???En azindan bu tarafindan realiteyle tanismis olmak bizi daha olgun, kendini bilmeye daha yakin bir tip mi yapti??? Yoksa onlar gibi biz de yalanlarimizla yasasaydik daha mutlu mu olurduk? Bir yalandan bir digerine. iste. Kurtulabildigimiz her yalan bizim icin kardir. Belki yalan mutluluklara saygimizi bitirir onlari erisilmez kilar bu, ama sadece yalan mutluluktansa gercek huznu tercih edenlere saygi duyabilir, saygi duymadigimiz bir kimlikle de yasayamazsak, alan memnun satan memnun diyerek bu yalandan da kendimizi soyutlayabilirsek, gercekler denizinde yuzer de yuzeriz--insallah.

seyyarat dedi ki...

Ben bu prenseslerle tanıştım tanışalı kendi yalansızlığımı ve hatta ne zaman kendime bir yalan bulmaya kalksam birisinin gelip yüzüme gerçekleri çarpmasını sevmeye başladım. Evli kraliçeleri de görüyorum malesef. Keşke görmesem, fark etmesem. Daha dayanılmaz olmalarının da temel sebebi sanırım kraliçeliklerinin parmaklarındaki yüzükten kaynaklandığını düşünmeleri ve insanları da o yüzüğe sahip olanlar ve olmayanlar diye ayırmaları.